“Rahatlatıcı Kadınlar” ve Akademik Özgürlük Üzerine: Bir Çürütme

Akademik özgürlük, açık yalanları ve çarpıtmaları korumaz.

J. Mark Ramseyer’in “Pasifik Savaşı’nda cinsel kölelik için sözleşme” adlı makalesinin eleştirisine yapılan bir saldırı, rahatsız edici bir duyarsızlığı ve korkunç bir insan hakları ihlalinin yapıldığını ortaya koyuyor.

Biz ABD ve Güney Kore’de yaşayan bilim adamları olarak, hem Japonya’nın insanlığa karşı korkunç bir suç olan “rahat kadınlar (comfort women)” istismarı hakkında çirkin yalanlar yayanların hem de Ramseyer’in makalesine akademik özgürlük iddiasıyla adil eleştirilere saldırarak bu tür davranışları doğrudan veya dolaylı olarak savunmaya yönelik girişimlerin durdurulması çağrısında bulunuyoruz. Zira; akademik özgürlük, çirkin yalanları ve çarpıtmaları korumaz.

Joseph Yi ve Joe Phillips, The Diplomat[1]‘taki tartışma üzerine bir yazı yazarak, “Japonya ile kişisel bağlantıları nedeniyle Ramseyer’in akademik bütünlüğüne saldırmanın verimsiz olduğunu ve yabancı düşmanı gibi göründüğünü” iddia ettiler.

Yi ve Phillips, Ramseyer’in II.Dünya Savaşı sırasında Japonya tarafından uygulanan askeri cinsel köleliği meşru bir sözleşme düzenlemesi olarak haklı çıkarmaya çalışan makalesinin eleştirisini yanlış tanımlıyor. Bu tür sözleşmeler mevcut değildi ve Ramseyer bu tür sözleşmelerle ilgili herhangi bir kanıt sunamadı.

Bu nedenle, Hannah Shepherd (Cambridge Üniversitesi, İngiltere), Sayaka Chatani (Singapur Ulusal Üniversitesi, Singapur), David Ambaras (Kuzey Carolina Eyalet Üniversitesi, ABD) ve Chelsea Szendi Schieder (Aoyama Gakuin Üniversitesi, Japonya) dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanından bir dizi bilim insanı, Ramseyer’in akademik dürüstlüğünü sorguluyor.

Bu kapsamda, Ramseyer’in makalesinin geri çekilmesini, Japonya ile olan kişisel bağlantıları nedeniyle değil, daha çok ilgili kanıtları tamamen göz ardı etmesi nedeniyle talep ettiler. Ramseyer’in makalesini gözden geçirme talebi üzerine hareket eden iki Harvard tarihçisi Profesör Carter Eckert ve Andrew Gordon da aynı sonuca vardılar ve Derginin, Ramseyer’in makalesinin yayınlanmasını askıya almasını ve araştırmaların sonucuna kadar beklenilmesini tavsiye ettiler.

Okuyucular için açık olması gerektiği gibi, yaygın eleştiri, milliyetçiliğin veya “Kore perspektifinin” bir görünümü değil, korkunç insan hakları ihlallerini meşrulaştırma girişimlerine yönelik ciddi bir endişedir. Bu tartışma, Yi ve Phillips’in iddia ettiği gibi Kore ile Japonya arasındaki siyasi bir tartışma değil, herkesi ilgilendiren ciddi bir insan hakları sorunudur.

Yi ve Phillips ayrıca Güney Kore’yi “comfort women” sorusu üzerine kamuoyunda yoğun tartışmalara yer vermediği için eleştiriyor. Kurbanların ve destekçilerinin acı dolu hatıralarına duyarsızlıkları ve umursamazlıkları dehşet verici. Japonya tarafından uygulanan askeri cinsel kölelik, çoğu Koreli için travmatik bir tarih. Koreliler, travmatik acı ve ıstırabın anısını tetikleyebilecekleri için bu tür tartışmalar konusunda doğal olarak temkinli davranacaklardır.

Yi ve Phillips ayrıca tartışmalı kitaplara ve cinsel kölelik hakkındaki konuşmalara ilişkin Kore davalarına atıfta bulunuyor. Akademik özgürlük adı altında, çirkin yalanlar ve çarpıtmalar haklı çıkartılmamalıdır. Pek çok kişinin akademik özgürlüğün iyi korunduğuna inandığı Almanya’da, Nazi rejimi tarafından işlenen savaş suçlarının kamuoyu tarafından savunulması, cezai kovuşturmaya ve cezalara yol açmıştır, ancak bu durum, akademik özgürlüğe gayri meşru bir tecavüz değildir.

Yi ve Phillips ayrıca Koreli olup hayatta kalanların sunduğu ifadelerin güvenilirliğine de saldırıyor. 1990’larda Kore ifadelerinin kamuoyuna açıklanmasından on yıllar önce Hollanda, savaş sırasında hizmet eden ve cinsel köleliğin acımasızlığını doğrulayan tanıklıklar elde eden Hollandalı “comfort women” kadınları ile röportaj yaptı. Sadece Kore’den değil, Filipinler ve Endonezya gibi diğer ülkelerden kurbanlar da sözde “comfort women’ların” kaçırılması, aldatma, işkence ve öldürülmesini doğrulayan tanıklıklar sundular. Japon hükümeti bile, “Kono Bildirisi” ile 1994’te “comfort women” adı altında uygulanan zulmü kabul etti:

“O zamanki Japon ordusu, doğrudan veya dolaylı olarak, konfor istasyonlarının kurulması ve idaresinde ve “comfort women” transferinde yer alıyordu. İlgili kadınların işe alınması, esas olarak ordunun talebine yanıt olarak hareket eden özel işe alım görevlileri tarafından gerçekleştirildi. Hükümet araştırması, birçok durumda kendi iradeleri dışında, ikna etme, zorlama vb. Yoluyla işe alındıklarını ve zaman zaman idari / askeri personelin işe alımlara doğrudan katıldığını ortaya koymuştur. Bu kadınlar, zorlayıcı bir atmosfer altında sefalet içinde yaşadılar.”

Japonya tarafından uygulanan askeri cinsel kölelik, sözde “comfort women” sistemi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, Uluslararası Komisyon Hukukçular, Uluslararası Af Örgütü, ABD Kongresi ve ABD Dışişleri Bakanlığı hatta Japonya’daki Yamaguchi Bölge Mahkemesi bile 1998’de ordunun cinsel köleliği kullanmasının yasadışı olduğunu onayladı.

Belki de en kafa karıştırıcı olan, Yi ve Phillips’in 20. yüzyılın korkunç cinsel köleliği ile 600 yıl önce Kore’den Çin’e gönderildiklerini iddia ettikleri “haraç kadınları” arasında bağlantı kurma girişimleridir. Tamamen farklı tarihsel, politik ve kültürel bağlamlar altında birbirinden birkaç yüzyıl arayla gerçekleşen iki olay arasında herhangi bir ilişkisel çıkarım yapmak saçma olacaktır. Ayrıca, II.Dünya Savaşı’ndan sonra Kore’deki Amerikan askeri üslerinde cinsel hizmet sunduğunu iddia ettikleri kadınlara atıfta bulunarak, herhangi bir doğrulama olmaksızın gerçeküstü sayılarla atıfta bulunuyorlar. Yine, bu tür bir karşılaştırma haksızdır: zira, Japon ordusunun cinsel köleliği, savaş öncesi veya sonrası fuhuşla karşılaştırılamayan bir savaş suçuydu. (Ramseyer, ikna edici olmayan bir şekilde, savaş öncesi fuhuş ile askeri cinsel kölelik arasında bağlantı kurmaya çalıştı.)

Yi ve Phillips ayrıca, tanımladıkları gibi, “comfort women” ilgili kamusal tartışmaları bastıran Güney Kore’de baskıcı ortam dedikleri şey ile farklı pozisyonları tolere eden daha özgür bir Japon ortamını karşılaştırıyorlar. Ayrıca, Almanya’daki Nazi savaş suçlarını savunan veya Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Afrikalı Amerikalıların köleliğini destekleyen canlı tartışmaların yokluğunu da görecekler. Bunun nedeni, bu toplumların genel olarak tartışmaları bastırması değil, daha ziyade bu tür sorunların aşırı travması ve hassasiyeti, özellikle bu tür zulümleri açık bir kanıt olmadan haklı çıkaran sorumsuz konumlara karşı halkın dikkatini çekiyor. Aynı nedenle, Koreliler sözde “comfort women” meselelerindeki benzer tavırlar konusunda temkinli davranıyorlar ve bu travma göz önüne alındığında, Koreliler bu ihtiyattan dolayı suçlanmamalıdır. Kore toplumu genel olarak tartışmaları bastırmaz. Tekrarlıyoruz: Akademik özgürlük, çirkin yalanları ve çarpıtmaları korumaz!

Yong-Shik Lee, Hukuk ve Kalkınma Enstitüsü müdürü ve Georgia Eyalet Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde misafir hukuk profesörüdür.

Chan Un Park, Hanyang Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde hukuk profesörüdür.

Çeviren; Av. Gülfem Kocaoğlu

[email protected]

@Gulfemkocaoglu

Not: Yazıda “Rahatlatıcı Kadınlar” yerine birçok yerde İngilizce karşılığı olan “Comfort Women” kullanılmıştır. 

Kaynak:

[1] On ‘Comfort Women’ and Academic Freedom – The Diplomat

 

 

 

Gülfem Kocaoğlu

İstanbul Barosuna kayıtlı Avukat Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Lisans Kadir Has Üniversitesi Özel Hukuk Tezli Yüksek Lisans (Devam Ediyor) Çalışma Alanları: Spor Hukuku, Aile Hukuku, Sözleşmeler Hukuku, Ceza hukuku, Sağlık hukuku Twitter: @Gulfemkocaoglu ,  Mail: [email protected]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir